Sosyal Medya

Makale

Rönesans mı, çöküş mü?

Avrupa?nın Rönesans?ı aslında Ortaçağ?ın karanlığında başlamıştı. Fakat karanlık o kadar koyuydu ki bunların görülmesi uzun zaman aldı ve başlangıcın Ortaçağ?da uç verdiği sonradan anlaşıldı. Şimdiki zamanda Osmanlı?nın en geniş topraklarına Duraklama Devri?nde ulaştığını da biliyoruz.

Lige verilen aradan önceki son maçta, yani Bursaspor maçında Trabzonspor da çok gayretli bir futbol sergilemiş ve varlığına inanmak istemediği kötü günleri bir an önce bitirmeye çalışmıştı. Ancak Bursaspor?un bulduğu sakat gol havayı kurşun gibi ağırlaştırınca mahiyeti hâlâ tam olarak anlaşılamayan Fetret devri olanca zorluğuyla devam etti.

Biriken enerji İstanbul Büyükşehir Belediyespor?un başına patladı. Hastalığın geçmesinde psikoloji çok ama çok önemli. Aslında çok önemli bir rahatsızlığı olmadığına inanmak isteyen biri için psikolojiyi düzelten en önemli faktör de maçta ilk golü bulmaktan başka bir şey değil. Geçen yıl aynı rakibe karşı bu sahada öne geçene kadar çok sıkıntılı dakikalar geçirmiş ama daha sonra golleri sıralayınca rahatlamıştık. Eğer Diyarbakırspor gibi oynayıp, bir de gol atmayı başarabilselerdi işler yine karışabilirdi. O maçta ilk golü Trabzonspor atmıştı ama hatırlanırsa biz ?Sivas fatihi?ydik (!) ve hastalığın henüz farkında değildik.

Broos?un takımı her maça farklı farklı on birlerle çıkarması arayış içinde olduğunun göstergesi. Son maçtaki futbol ve skora bakarak ?tamam, şimdi buldu...? diye iyimser bir yorum yapmak belki mümkündür. Takımın hırs, uyum ve azmiyle ortaya çıkan muhteşem oyun ve parlak skoru görmezden gelmek hakkaniyetle bağdaşmaz; ancak rakibin maça hayli eksik bir kadroyla çıktığını, defansın arkasında büyük boşluklar bıraktığını ve her rakibin de bu kadar cömert olmayacağını unutmamak gerekiyor.

Yattara hâlâ ortalarda yok, Tjikuzu sırra kadem basmış durumda. Son maçta takım sahaya mevcut sekiz yabancıdan sadece üçüyle çıktı ve zaten kıt kaynaklara sahip Trabzonspor?un bu kaynakları ne kadar ekonomik kullandığı iyice tartışılır hale geldi. Ne olursa olsun, futbolda değişmeyen bir gerçek vardır ki, o da başarılı saha sonuçlarının her derde deva olduğudur. Sahada kazanırsanız borçlar da ödenir, ülke ekonomisi de düzlüğe çıkar, işsizlik de sona erer, memleketimin dağlarına bahar bile gelir. Fakat değişmeyen bir başka gerçek de o baharın tek çiçekle gelmeyeceğidir. Guguk kuşunun sesi kulağınızdan girip ruhunuzu okşayacak, gül kokularının beslediği ılık Mayıs havası ciğerlerinize bayram ettirecek ki, bahar bahara benzesin...

Tarih sonradan yazılır. Bir sürü belirsizliğin hüküm sürdüğü Trabzonspor?da bugünler Rönesans?ın başlangıcı diye mi yazılacak yoksa bitip tükenmek bilmeyen bir fetret devri mi, onu şimdiden net olarak kestirebilmemiz mümkün değil. Bildiğimiz kadarıyla Nostradamus?un da Trabzonspor?la ilgili bir kehaneti bulunmuyor. Kısa ve net olarak, camiada herkesin kendi üzerine düşeni yapması gerekiyor. Ondan sonra bahar da gelir, bereketli hasat mevsimi de...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.