Sosyal Medya

Makale

Katılımcı Demokrasi Ve Sivil Toplum

Modern yönetimin olduÄŸu,  geliÅŸmiÅŸ ülkeler, sivil toplum kuruluÅŸlarının önünü açarak, adil ve güvenilir bir ortam içinde çalışmaları için zemin hazırlamakta ve onları devlet politikalarının oluÅŸturulmasına da dâhil etmektedirler. KuÅŸkusuz bu süreç kısa zamanda oluÅŸmamış, sivil toplum örgütlerinin aÅŸağıdan yukarı toplumsal baskı, demokratik talepler ile uzun ve zorlu bir yolculuk sonrası elde edilmiÅŸtir. Sivil toplum örgütlerine bu esnekliÄŸin saÄŸlanması katılımcı demokrasiyi güçlendirmekte böylece önce toplum kendine güvenmekte topluma baÄŸlı olarak da devleti oluÅŸturan resmi kurumlar kendine güvenerek güçlerini arttırmaktadır.

Ãœlkemiz her ne kadar köklü bir sivil üstünlük anlayışına sahip ise de uzun yıllar sivil toplum örgütleri sadece yardım kuruluÅŸu ya da toplumun ihtiyacı olan fakat resmi kurumların yürütmekte zorlandığı, büyük maddi külfet getirdiÄŸi için uzak durduÄŸu bazı alanlarda etkili olmasına izin verilmiÅŸtir. Bu arada ÅŸu hususa dikkatinizi çekmek isterim. BirçoÄŸumuz Türkiye Cumhuriyetinin kuruluÅŸunda derneklerin olduÄŸunun farkında bile deÄŸil. Hatırlayın DoÄŸu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti /DerneÄŸi gibi bir cemiyet ülkemizin iÅŸgaline karşı hukuki mücadeleler vermiÅŸti.  BU dernek gibi birçok dernek birleÅŸip daha sonra Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adını almışlardır.  Her ne kadar o zamanki dernekler amaç ve kurumsal yapı bakımından günümüz derneklerinden tamamen farklı noktada olsa bile,  dernekler ile nelerin yapılacağını bilmemiz açısından çok önem arz etmektedir.


Konumuza tekrar dönersek ülkemizde uzun yıllar siyasi, sosyal,  kültürel ve ekonomik alanlarda etkin olamayan dernekler, AB süreci ile etkin olmaya baÅŸlamış bu süreç büyük bir fırsat olarak ortaya çıkarak, özellikle mevzuat anlamında liberal deÄŸiÅŸiklikler yapılmıştır.  Her ne kadar bu deÄŸiÅŸiklikler önemli ise de, resmi kurumların sivil toplum örgütlerine bakışı,  sivil toplum örgütlerinin de sorumluluklarının bilincine sahip olma ve etkinliklerinin ulusal yapılanma anlamında, her iki tüzel kiÅŸilikte emekleme dönemini yaÅŸamaktadırlar. Resmi kurumların ve STÖ lerinin olaylara yapıcı bakması sorunların çözülmesinde önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. KuÅŸkusuz bu sevindirici durumun sürekliliÄŸinde, hem kamu hem de sivil toplum kurumlarına önemli görevler düşmektedir. Mevzuatlarda yapılan deÄŸiÅŸiklikler derneklerin önünü açmakla beraber ekonomik ve soysa etki açıdan da güçlenmeleri için kamu tarafından köklü adımlar atılması kaçınılmaz görünmektedir.


Ülkemizde demokrasinin güçlenmesinde ana unsurlarından biri olan stk? lar toplumsal temelde rüştünü ispat etmekle beraber, demokrasinin tehlikeye düşürülme teşebbüslerinde demokrasi dışı unsurları destekliyor görüntüsü ile karşı karşıya kalmakta bu da hem sivil toplum örgütlerine zarar vermekte hem de toplumun gerilmesine sebep olmaktadır. Ülkemizde günümüz modern dünya sivil toplum örgütlerinden farklı olarak yapılanma teşebbüslerinin olması demokrasi anlamında olumlu bakılabilirse de mesele üzüm yemek olmalı, bağcının dövülmesi amaçlanırsa üzüm yenemeyeceği gibi üzüm bağınında büyük zarar göreceği unutulmamalıdır.


Sonuç itibarıyla katılımcı demokrasinin temel unsuru olan sivil toplum örgütleri ve ülkemizde en büyük grubu temsil eden dernekler katılımcı demokrasiyi esas alan laik ve sosyal hukuk devletimizi güçlendirmek için çaba sarf etmelidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.