Sosyal Medya

GÃœNCEL

Başbakanım, sevdiğin Murgul'u unutma

Murgul'un Damar beldesi son yıllarda hiç yaşamadığı kadar sorunları yaşıyor. Suat KILIÇ, ekonomik olarak başarılı bulsa da



Bireysel çabalarla bu sorunlarını duyuramayacaklarını anlayan Damar halkı dernek kurma kararı alarak 2 ay kadar önce "Damar'ı Koruma ve Yaşatma Derneği"ni kurarak hayata geçirdiler.
 
Damar'ı Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı Servet Karakolcu Damar'ın sorunlarının artık çekilemeyecek boyutlara ulaştığını belirterek şunları söyledi:

Damar YaÅŸanmaz Hale Geldi

"2005 yılından bu yana beldemizde sorunlar her geçen gün arttı. Çoğaldı. Artık burası yaşanmaz hale geldi. Biz sorunlarımızı zaman zaman şahsi olarak aktarmaya çalışıyorduk. Baktık bireysel şikayetler çok değerlendirilmiyor. Veya sesimiz kısık çıkıyor, etkisiz kalıyor. Dernek kurmaya karar verdik. Şükür derneğimizi kurduk. Hemen çalışmalarımıza başladık. Tabii ilk işimiz beldemizi yaşanmaz hale getiren sorunların medyaya yansıtılmasına yetkililere ulaştırılmasına, sorunların rapor halinde kamuoyuna sunulmasına karar vererek hemen çalışma başlattık. Buradaki firma yetkilileri maalesef bizi hiç bir şeye saymıyorlar. Bu bizim için çok onur kırıcı bir davranıştır. Burada iş yapıp burada para kazananlar yöre halkına saygı göstermek, onları dinlemek zorundadırlar."
 
Damar, İskep Köyü Muhtarı Kemal Altunel Damar da yaşanan sorunları anlatırken şu ifadelere yer verdi:

Firmanın Gürültü Ölçer Cihazı Yok!
"Burasının rakımı yani bulunduğumuz nokta itibarı ile 950 dir. Yani Maden şu anda 950 rakımda çıkarılıyor. Burası bizim hemen yerleşim yerimizin yanı başı. Bakın maden sahası Eski Çarşı dediğimiz, Belediye Hizmet Binasına kadar geldi. Bu ne demektir? Sahamız daraldı. Maden bu tarafa doğru geliyor. Bundan sonra nereye gidecek? Bilmiyoruz.

Ä°leri de gördünüz, orada bir okulumuz var. Bu okulun 20-30 metre yanında atım yapılıyor. Burada firmanın gürültü, toz, hava kirliliÄŸini ölçen cihazlarının bulunması gerekiyor. Ne yazık ki yok. Tespit yaptırdım, jandarmaya tutanak tutturdum. Yöre halkı hiçe sayılıyor. Diyorsun ki; bari bir adamımız çalışsın, bir maÄŸdur hiç olmasa böyle teselli bulsun kırk yalvarma ile alıyorlar. Åžu anda bu firmada çalışanların sadece yüzde Ã¼Ã§ bilemedin beÅŸi buralıdır. Çayeli bakırlarında hep o yöre halkı çalışıyor. Biz bunu da baÅŸaramadık! Burada eÄŸitim gören çocukların psikolojik halini siz düşünün. Eski ilkokul  binamız var, firma oraya okul yapsın. Belediye'nin üst tarafında. O okulu onarsınlar, okulu buraya taşısınlar. Çocuklarımız korkuyor. Anneler, babalar tedirgin. Kim olsa tedirgin olur, deÄŸil mi? diyerek korkularını dile getirdi.

Burada Çözülmesi Gereken 4 Ana Sorun Var!
Damar'ı Koruma ve Yaşatma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mühendis Suat Osmançavuşoğlu da Muhtar Kemal Altunel'e destek vererek şunları söyledi:
 
Damar'ın birinci sorunu yol sorunudur. Bu yol Cengiz İnşaat gelene kadar asfalt yol idi. Asfalt sadece yollarda değil, nerdeyse herkesin kapısına kadar vardı. Maden'in zenginliği halka bir şekilde yansıyordu. Şimdi? Bakın 4 yıldır yollar köstebek yuvasına döndü. Böyle yol olur mu?

Eğer bir yerin ulaşımı sorunlu ise o yerleşim yeri ölmüş demektir. Kaç yıldır bu bozuk yolda neler çekiyoruz? Kimse buna çare olmuyor! Türkiye'de yolları kim yapar? Karayolları nerde? Şimdi güya yol yapılıyor; yol bir yerden başlanır. Yani başlangıcı ilk başlayacağı nokta ya da tam tersi biteceği noktadan başlanır. Ortadan yolun başladığı nerede görülmüş? Bu da ayrı bir sorudur.

Ä°kinci sorun: Atım; Atımda çok fazla dinamit kullanılmaktadır. Burada ben bir mühendis olarak söylüyorum. Atım esnasında 4?5 ÅŸiddetinde deprem oluÅŸuyor. Herkesin evi çatlak çatlaktır. Belediye'nin binası da çatlaktır. Bakın binanın önü burası!  Her bina hasarlıdır. Bu gidiÅŸle de bir tek bina saÄŸlam kalmayacaktır!.

Ama Neden?
Burada savaÅŸ mı yapılıyor?  Yoksa maden mi çıkarılıyor? Anlamakta zorluk çekiyoruz.  DoÄŸaya bu kadar saygısızca davranma hakkı kimsede olamaz.

Atımlar şu gördüğünüz okulun hemen yanı başında yapılıyor. Bu bir tehlike değil mi?

Gürültü kirliliÄŸi var.  Muhtar söyledi. Burada gürültü ölçen cihazların olması gerekiyor. Gürültüyü sarsıntıyı ölçecek teknik eleman olmalıdır. Maalesef yok.

Üçüncü sorun "Çevre KirliliÄŸi": Atımdan sonra Maden sahasının üzerinde sarı bir bulut oluÅŸuyor. Bu duman saÄŸlığa çok zararlıdır. Kanserojen madde içeriyor. Çok kötü bir koku ve ağır metaller bırakıyor. Bu ileride kansere davetiye yolluyor. Çevre ve Orman Müdürlüğünün bu konuda bir çalışmasını ne yazık ki göremedik. Bundan üç yıl evvel gelmiÅŸlerdi. Geldikleri gibi gittiler bir daha da gelmediler! Burada kışın oluÅŸan çamur hayatımızı bıktırıyor. Nerde o güzelim asfalt, düzgün yollar. 2010 yılında yaÅŸadığımıza ben sadece rezalet diyebilirim. Hele yazın. Bu seferde tozdan göz gözü görmez. Burada yaÅŸayanların ve çalışanların ciÄŸerleri maalesef çok zarar görüyor. Çevre ve Orman Ä°l Müdürlüğü buraya gelmelidir. Gerekli çalışma yapmalı, firmaya neler yapması konusunda bilgi vermeli yaptırım uygulamalıdır.
 
Dördüncü sorun "Doğanın Katli": Şu dağın arkasında bulunan o güzelim Damar Karagölünü mahvettiler, etrafını kazıdılar. Doğayı tahrip ettiler. Kimsenin sesi çıkmadı. Yazık oldu.

Buraya 'Açılış Ruhsatını' verenler firmadan gürültü, toz ve hava kirliliği ölçümlerini istemelidirler. Böyle maden çıkarmak olmaz. Doğaya azami saygı göstereceksiniz. İnsanlara saygı duyacaksınız.

Şimdi bizim mezralarımızın yolu maden sahası içinde kaldı. Oradan geçemiyorsun. Oysa firma oraya ulaşacağımız yolu yapmalıydı. Bizi nerdeyse eve hapsettiler. Birde şunu ilave edeyim ki 500 kişiden fazla işçi çalıştıran firmalar, sosyal tesisler yapmak zorundalar. Bunlar bir halı saha yaptılar işçilerini bile içeri sokmuyorlar. Avrupalı gibi ne zaman olacağız? Bizim firmalar da onları örnek alsalar olmaz mı?

Çevreye duyarlı, yöre insanına saygılı, doğaya en az seviye de zarar veren, bir firma olabilmek gerçekten çok mu zordur ?

Biz Damar'ı Yok Etmek İsteyenlere Karşıyız!
Damar'ı Koruma ve yaşatma derneği Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Edip Turhan ise şöyle konuştu:

"Şimdi bize şunu söyleyebilirler. Siz madene karşısınız, insanların ekmeği ile oynuyorsunuz" Bir kere şunu hemen belirtelim. Biz Damar'ı Koruma ve Yaşatma Derneği olarak; biz, doğaya uygulanan acımasız, ölçüsüz kirletmeye karşıyız!

Biz, Damar halkına gösterilmeyen saygı nedeni ile bu firmaya karşıyız!

Biz, asfalt yollarımızı perişan edenlere karşıyız! Biz, okulun 30 metre yanında o patlatma yapanlara karşıyız! Biz, Damar beldemizi cehenneme çevirenlere karşıyız! Biz, doğaya saygısız, sadece hep karını düşenlere karşıyız! Biz Damar'ı öldürmek isteyenlere karşıyız! Biz madenin kalbimizde çıkmasına karşın Maden'in Damar'ı yoksul kasaba olarak bırakmasına, virane olarak kalmasına karşıyız! Biz maden bölgesinde bir tek bakkalın bile olmamasının, koskoca Damar beldesinde bir tek bakkalın yetmiş iki evlerde kalmasına, dolayısı ile terkedilmiş kasaba görüntüsüne karşıyız.

Bu kadar zengin yer altı kaynağı hiç mi yer üstüne, yerleşim yerine yansımaz!

İşte biz buna karşıyız! Biz geleceğimizi karartanlara karşıyız. Bunun için ne gerekiyorsa onu yapacağız. Tüm hukuki yollarımızı kullanacağız. Olmadı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gideceğiz.

Çünkü göz göre göre bir yer haritadan siliniyor! Buna göz yumamayız. Biz, burada suçlu aramıyoruz. Suçlu aramak gibi bir lüksümüz yok. Çünkü zaman daralıyor. Damar yok oluyor! Biz acil çözüm arıyoruz. Damar'da bu kadar tahrip yapılmamalıydı. Maddi manevi tahrip çok büyük. Yetkilileri göreve çağırıyoruz. Gelsinler görsünler. halk ile konuşsunlar. Bu sorunu çözmek bu kadar zor olmasa gerek "
 
56 Yılda Patlamayan Evim Patladı!
Evinin her tarafı çatlayan Damar'da ikamet eden Yusuf Eraydın adlı vatandaş da şunları söyledi:

 "56 yıl burada maden çıkarıldı. Benim evim maden sahasına da yakın sayılır. Bu ev patlamadı. Bu evin duvar kalınlığı tam bir metredir. Maalesef özelleÅŸtikten sonra evim patladı. Bir metrelik duvar çatladı. Evin her tarafı çatlaklarla doludur. Bu ev sekiz odalıdır. Çok özenle yaptırdım, döşettim. Ama artık enkaz oldu. Her tarafı çatlak. Bu zararı kim karşılayacak?  Maden böyle çalışacaklara, bu insanların istimlaklerini ödesinler, gidin desinler. Bu yapılan yıldırma ile kendiliÄŸinden gidin anlamını taşıyor. Devlet vatandaşına böyle mi sahip çıkar?

Birileri zengin olacak, para kazanacak diye burada yaşayanların yok olması, ata mirası toprakları yok pahasına terk etmesi mi gerekiyor. Ben yazlığımı satarak bu eve yatırdım, donattım. Artvin'ime geri döndüm. Ama ne dönersin şimdi de bu hale kaldık. Yazın burada öyle bir toz oluyor ki nefes alınır gibi değil.

Düşünün çayıra saldığınız hayvan ot otlamıyor. Dinamit tozları siniyor. Yani ben yaşanacak yer Damar'dır diyerek geldim. Lakin damarlarda kan kalmamış. Hayat komaya girmiş durumdadır.
 
Çok fazla dinamit atıyorlar, kontrolsüz çalışıyorlar gibi geliyor bana. Çok hızlı çalıştıkları içinde maalesef önlemlere ayıracak zamanları kalmıyor. Daha çok maden çıkarmak, daha çok kazanmak, daha çok yer kazımak. Hırs ile çalışıyorlar. Ama burada doğa bu hırsın kurbanı oluyor, dolayısı ile bizlerde kurbanlık olduk. Allah sonumuzu hayır etsin. Yetkililerin buna çare bulmalarını istiyorum."
 
Damar'ı Koruma ve Yaşatma Derneği kuruldu. Bundan sonra derneğimizle hareket edeceğiz. Biz çok mağdur durumdayız. Doğa bizden beter durumda!
 
Burada Doğa Öldü! Yaşam Kalitesi Sıfırda!
Son olarak bir kez daha görüşlerine başvurduğumuz Damar'ı Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı Servet Karakolcu ise felaketi şöyle tanımladı.
 
 "Damar maden sahası özel firmaya devredildikten sonra maalesef burada yaÅŸam kalitesi her gün düştü. Evlerimiz çatladı, çimenlerimiz zehirlendi, hayvanlarımız otlamaz oldu. Biliyor musunuz burada kuÅŸlar uçmuyor. Meyveler çiçek açamıyor. Oysa burada nasıl meyvelerimiz olurdu?

ÖzelleÅŸme olmadan da evlerde çatlamalar olurdu. Ama nadir olurdu. Onunda zararı anında ödenirdi.  Yollarımız, çarşımız, maden sahamız, fabrikamız son derece çevreci, sosyal yönü zengin, yöre halkına saygılı bir fabrika üretim ve yönetim anlayışı vardı. Gerçekten biz geleceÄŸimize güvenle bakıyor, Bize bu deÄŸerli madeni bahÅŸeden Allah'a şükrediyorduk. Bugün bu madenin bizde çıkmasını talihsizlik olarak görür duruma düşürüldük.

Ne farkı var; Irak'ın petrolü'nün Irak'a getirdiÄŸi ile bu madenin bugün Damar'a getirdikleri arasında? Nasıl orada Iraklılar  Amerika'nın umurunda deÄŸilse, bu firmanın da Damar umurunda deÄŸil. Onun tek gördüğü ÅŸey maden! Gözü baÅŸka hiçbir ÅŸeyi, hiç kimseyi görmüyor! Biz bu gidiÅŸin sonumuz olduÄŸunu bugün net olarak görüyoruz." Birileri kazanıp, toplum kaybedecekse" bu maden çıkmasın daha iyidir.. Bu maden bizim sonumuz deÄŸil:

Yaşamımızın kaynağı olmalıdır.

Yoksulluğumuz değil, zenginliğimiz olmalıdır.

Hayal kırıklığımız değil, umudumuz olmalıdır.

Gözyaşımız değil, sevincimiz olmalıdır.

Izdırabımız değil, mutluluğumuz olmalıdır.

Bunun olması çok zor bir şey değildir. Her şey madeni alan, işleten, üreten özel firmanın elindedir. Biz olmayacak bir şeyi değil, olması gerekenleri istiyoruz. Bu firmayı bizimle konuşmaya davet ediyorum. Gelsinler konuşalım, görüşelim, karşılıklı görüş alış verişinde bulunalım. Konuşma ile halledemeyeceğimiz şey yoktur."

Sami ÖZÇELİK / 08HABER

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.